.
İÇERİK  
  HİZMETÇİLER
  SAHNELEME METNİ
  KAYNAK KULLANIMI HAKKINDA
  JEAN GENET
  SARTRE'DAN (ing)
  Oyun kişisini tanımak, anlamak
  SUÇLU OLMAYA DOĞMAK-SUÇLU OLMAYA CESARET EDEBİLMEK ...
  "HİZMETÇİLER"İN KRİMİNAL TARİHİ
  BILBOQUET
  PAPIN SISTERS
  HİZMETÇİLER-inceleme
  JEAN GENET’E JERRY TARTAGLIA’DAN DOKUNMAK
  VAROLUŞÇULUK
  GİYSİNİN YOK ETTİĞİ BEDEN
  GELENEKSEL TİYATRO VE UYUMSUZLUK TİYATROSU
  LANETİYLE AZİZLEŞMİŞ İNSAN
  EDEBİYAT İLE FELSEFE İLİŞKİSİ ÜZERİNE
  MERAKLISINA GÖRSELLER
  REFAKATLİ İNTİHARLAR
  GARDENAL
  THE UNKNOWN ROLE OF MADAME IN GENET'S LES BONNES
  ÇİFTE DELİLİK-MACBETH VE HİZMETÇİLER
  İNTİHAR
  CİNAYET
  MOTIVES of PARANOIAC CRIME
  SUÇ KAVRAMININ MENŞEİ VE GELİŞMESİ
  SUÇ VE KADIN
SAHNELEME METNİ

"HİZMETÇİLER"

JEAN GENET
ÇEVİREN: SALAH BİRSEL



Aşağıdaki metin; söz konusu oyunun  2008-2009 sezonunda İBBŞT GENÇ GÜNLER kapsamında ilk gösterimi yapılan "HİZMETÇİLER"sahnelemesinde kullanılan halidir ve bu sahnelemeye özgü kimi kısaltma ve değişiklikler içermektedir

 

Claire       - Yine mi bu eldivenler? Sana kaç defa bunları mutfaktan çıkarma dedim Claire, bu odanın temiz tutulması gerektiğini ne zaman öğreneceksin. Her şeyde mutfaktan gelen her şeyde tükürük var. Claire mücevherlerim Claire yelpazem. Ayakkabılarım. Yıllardan beri göz koyduğunuz iskarpinlerimi. Her halde nikahınızda giymeyi kuruyorsunuzdur bu ayakkabıları. Hadi hadi sütçü Mario’nun sizi baştan çıkardığını saklamayın boşuna. Hadi hadi sütçüden gebe olduğunuzu da saklamayın.  (Solange ayakkabıya tükürür). Bu tükürüklerle iğrenç oluyorsunuz. Size kaç kere tükürüklerinizi saçmayın dedim.

Solange     - Ben hanımefendilerinin güzel olmalarını istiyorum.

Claire       - Olacağım. Çok güzel olacağım. Senden daha güzel olacağım. Elbisemi getir gerizekalı. Hayır hayır hayır beyaz pulu elbisemi giymek istiyorum istiyorum.

Solange     - Hanımefendi kırmızı elbiselerini giysinler.

Claire       - Neden?

Solange     - Çünkü kırmızı teninizde çok güzel duruyor.

Claire       - Beyaz pullu elbisemi giymek istiyorum

Salange     - Kırmızı elbiseyi giyeceksiniz

Claire       - Beyaz pullu elbisemi giyeceğim

Solange     - Kurmızı elbisenizi giyeceksiniz. (Claire arkaya doğru yönelip beyaz elbiseyi almaya giderken) Hele hanımefendi içini çekip kocasına benim bağlılığımdan, sadakatimden, sevgimden söz ettiği zaman. Aslında siyah bir kadife sizin gibi dul bir kadına daha çok yakışırdı ama…

Claire       - Dul mu? Ben dul değlim Claire Solange, kocamın başına gelenleri açığa vurmak istiyorsun değil mi? Beni suçluyorsun. Beni resmen suçluyorsun. Kocamın benim yüzümden hapse girdiğini açığa vuracaksın değil mi? Şimdi sırası mı sersem! Doğru ben çiçeklerimi kendime kalkan yapar, saman altından su yürütürüm ama sen bana hiçbir kötülük yapamayacaksın.

Solange     - Ağzımı açsam hanımefendi kendilerini tehdit ettiğimi sanıyorlar. Benim sadece bir hizmetçi olduğumu unutma-malılar, kolunuz.

Claire       - Kaldı ki hanımefendiler daima  beyaz elbiseyle yas tutarlar. Ama sen hala bana  Beyaz elbiseyi vermemek için direniyorsun.

Solange     - Kırmızı elbise Hanımefendiye çok yakıştı.

Claire       - Çok yalnızım, tek dostum yok. Benden nefret etiğini gözlerinden okuyorum.

Solange     - Ben Hanımefendilerini severim.

Claire       - Tekeler gibi kokuyorsunuz. Geceleri uşaklarla buluştuğunuz ahırlardan mı getiriyorsunuz bu kokuları? Hizmetçi odasından mı? Yoksa tavan arasından mı? Tavan arasının kokusundan belleğini canlandırmak için söz etim Claire. iki demir karyola. Aralarında bir komidin. Şurada da küçük bir Meryem Ana köşesi, bir de konsol. Tamam mı?

Solange     - Kara yazılıyız biz. Şimdi ağlayacağım.

Claire       - Tamam tamam. Demir karyolalardan hiç söz etmiyorum tamam mı.

Solange     - Geç

Claire       - Komidini de geçiyorum.

Solange     - Geç

Claire       -O zaman Meryem ana köşesini de geçiyorum.

Solange     - Geç.

Claire       - Kalk o zaman. Ama Claire tavan arasının o küçük penceresi de işte tam şurada ve sütçü Mario yatağınıza tam buradan atlıyor.

Solange     - Hanımefendi ne dediğinizi duymuyorsunuz. Ne dediğinizi bilmiyorsunuz.

Solange     - (Claire’i ortaya bırakır askılığı getirir) Hanımefendi abartıyorlar. Hanımefendinin gözleri ateş saçıyor. Kıyıya yaklaştılar artık.

Claire       - Haa.. Benden öç alıyorsunuz değil mi? Rolünüze son vereceğiniz anın yaklaşğını hissediyorsunuz. Hizmetçiliğe son vereceğiniz anın yaklaşğını hissediyorsunuz. Öç alacaksınız.

Solange     - Başla.

Claire       - Hizmetçilerden nefret ederim. Hizmetçiler benimle yalnız benimle hizmetçiliklerini anlarlar. (Solange bakar)Benim bağırıp çağırmalarımla benim hakaretlerimle hizmetçiliklerini bilirler. Sen benim sayemde varsın. Bir de kalkmış beni küçümsüyorsun. Seni yok etmek benim için işten bile değil. Fakat ben melek gibi bir kadınım. Üstelik güzelim. Üstelik sana meydan okuyorum. Aşığımın yaşadığı felaket beni daha da güzelleştiriyor. Zavallı aşığım soyluluğumu arttırıyor. Seni azdırdıkça, seni ufaladıkça, ben daha da büyüyorum. Büyüyorum, büyüyorum…

Solange     - Haa Yeter yeter yeter (askılığa bağlayarak). Herkesin iğrendiği bir nesne olmaktan bıktım artık. Ben de sizden nefret ediyorum. Sizi küçümsüyorum. Sizden korkmuyorum artık. Hadi hadi aşığınızı çağırında sizi kurtarmaya gelsin. Hadi hadi aşığınız nerde.

Claire       - Yavaş yavaş… yavaş!

Solange     - Sizden nefret ediyorum. O mis kokan göğsünüzden, altın kalçalarınızdan, kehribar ayaklarınızdan nefret ediyorum. Sizden nefret ediyorum. Her şeyi yapabileceğinizi sandınız öyle değil mi? Tanrıdan güzelliği alabileceğinizi beni ise bu güzellikten yoksun bırakacağınızı umdunuz öyle mi? Lavantaları, pudraları, ojeleri, dantelaları kendinize alacak beni ise bunlardan yoksun bırakacaktınız öyle mi? Hanımefendi sigara içmek isterler mi? (sigara yakar) Sütçüyü bile elimden alacaktınız. Sütçü Mario’yu almak istediğinizi inkar etmeyin. Sütçünün gençliği, tazeliği başınızı döndürüyor öyle değil mi? İlle de sütçü öyle değil mi? Çünkü Solange sizi boka buluyor değil mi?

Claire       - Claire, Claire

 Solange    - Claire evet Claire (sigarayı sırtında söndürür) Claire sizi boka buluyor. Kokularımıza, hizmetçi kılıklarımıza ve size olan kinimize büründük yavaş yavaş geliyoruz. (ellerini askılıktan çözer yerde askıyı ağzına takıp çeker) kaçma kaçma… gülün bakalım. (bırakır kaçmaya çalışırken üstüne atlayıp askıyı tersten çeker) gülün gülün gülün ve son duanızı edin. Gülün. Kocanız nerede sizi kurtamaya gelsin. Gülün . Dua edin. Gülün.son duanızı edin.  Evet mutfağıma döneceğim ama önce burada ki işimi bitirmem gerek. (saatin zili çalar bir anlık duruş Solange Claire’in üstünden kalkar). Vakit tamam. Ne çabuk.

Claire       - Her şey biti sonunu getiremedin işte

Solange     - Hep senin yüzünden olur bir türlü çabucak giyinemezsin ki. Bu gidişle seni hiç mi hiç öldüremeyeceğim.

Claire       - Bence hazırlıklar çok zaman alıyor.

Solange     - Git pencereden dışarı bak.

Claire       - Daha zamanımız var.

Solange     - Bok zamanımız var. Git pencereden dışarı bak.

Claire       - Var, saati hanımefendinin gelişinden önceye kurdum.

Solange     - Bugün hava sıkıntılı.

Claire       - Haklısın

Solange     - Bütün gün öyleydi ya.

Claire       - Haklısın

Solange     - Bizi delirten de bu.

Claire       -

Solange     - Hadi hadi hadi hadi Claire hadi…

Claire       - Ben gerçekten çok yoruldum Solange

Solange     - Beceriksizliğin yüzünden etrafı toplayamayacağız. Ne oldu sana hanımefendiye benzedin yine hadi kız kardeşim ol.

Claire       - Benim artık hiçbir şeye gücüm kalmadı. Şu halime bak

Solange     - Tamam sen dinlen ben yaparım.

Claire       - Ya yorgunum dedimse bu lafın gelişi. Hem sen bana acımak için yorgunluğumdan faydalanmaya kalkma. Sen bana emir veremezsin.

Solange     - Dinlen dedim.

Claire       - Uzatma

Solange     - Uzatacağım işte. Az evvel sütçü Mario’dan Söz etmekle ilk sen başlattın. Sütçü Mario dün gece bana gelip o açık saçık lafları söylediyse bu sana da söylüyor demektir ve sen de bundan zevk alıyorsun demektir.

Claire       - Ooff Sen her şeyin yerli yerinde olup olmadığına baksana.

Solange     - Yerinde. Az önce bana hakaretler yağdırırken çok mutluydun ama öyle değil mi. Özel hayatımızın ayrıntılarını ortaya dökerken çok mutluydun değil mi?

Claire       - Özel hayatmış… hangi özel hayat acaba? Bir isim versene. Ne oldu. Özel hayat. Ama bu kez Solange hanımı avucumuzun içine aldık sana yemin ediyorum bu kez avucumuzun içinde. Beyefendiyi götürürlerken hanımı görmüş olmanı öyle kıskanıyorum ki. İlk kez iyi iş becerdim. Sen de kabul ediyorsun değil mi? Solange? İlk kez diyorum iyi iş becerdim, sen de kabul ediyor musun? Zaten ben olmasaydım benim ihbar mektubum olmasaydı sen de böyle bir sahneye zor tanık olurdun. Gözü yaşlı hanım, elleri kelepçeli aşık. Sen bu sabah hanımefendiyi görmedin. Ayakta duramıyordu.

Solange     - Gebersin. Ben de mirasına konayım. Hiç olmazsa o pis tavan arasından kurtulurum.

Claire       - Ben bizim tavan arasını seviyordum.

Solange     - Uydurma be nesini seviyorsun o tavan arasının? Sırf bana karşı gelmek için söylüyorsun. Ben sevmiyorum çünkü olduğu gibi görüyorum orayı, hanımefendinin dediği gibi cascavlak.

Claire       - İyi tamam.

Solange     - Ne oldu kızdın mı? Tamam bir zamanlar ben de sevdim o tavan arasını. Bizi çalışmaya zorlayacak hiçbir şey yok. Ne değiştirilecek duvar kağıtları, ne tozu alınacak mobilyalar, ne pencere camları hiç.. öyle otur.. Neyapıyorsun sen be? Claire üzülme hapishanede de öyle kraliçeler gibi Marie-Antoinete gibi caka satmayı sürdürebilirsin. Orada da geceleri odalarda gezinebilirsin.

Claire       - Delisin sen ben odalarda mı geziniyorum.

Solange     - Tabi canım küçük hanım hiç odalarda gezinmedi perdelere dantellere çarşaflara sarınıp aynalarda kendine hiç bakmadı. Sabahın ikisinde, iki iki hindi gibi kabarıp pencerenin altından geçenleri hiç selamlamadı. Hiç öyle şeyler yapar mı? Neymiş pencere çok karanlıkmış da kimse kim olduğunu anlamazmış… Sen git bunları başkalarına anlat. Bana yutturamazsın.

Claire       - Hanımefendi neredeyse gelir sen hala konuşuyorsun.

Solange     - Yaklaşma oraya.

Claire       - Sana da her şey arka merdivenden kaçmak isteyen bir katilin davranışı gibi gelir. Bana bak. Korkuyor musun sen yoksa? Korkak Solange.. korkak tamam tamam sustum.

Solange     - Beni tehdit etmek için alay et bakalım, birazdan duygu sömürüsüne de başlarsın kimse bizi sevmiyor, kimse beni sevmiyor, hizmetçiyiz biz, yazık bize.

Claire       - Hanım efendi bizi seviyor.

Solange     - Bok seviyor. Hanımefendi bizi koltuklarını sevdiği kadar sever, yok be tuvaletin pembe fayansını sevdiğini kadar sever o da değil tuvaletin fırçasını sevdiği kadar sever. Aman canım biz de birbirimizi sevmeyiz zaten. Çirkefler birbirini sevmez.(es) Bok boku sevmez işte ne var.

Claire       -Sen biraz da hanımefendinin iyiliklerinden söz etsene.

Solange     - İyilikleriymiş. Söz edeyim sana hanım efendinin iyiliklerinden: hanımefendi iyidir, hanımefendi güzeldir, Claire’i çok sever oldu mu? Güzel ve zengin olunca elbette iyi olur insan kolaysa hizmetçi olup da iyi olsun. Hizmetçiler senin gibi temizlik yaparken kasılmaktan başka bir şey yapmazlar. Toz fırçalarını kendilerine yelpaze yaparlar, yer bezleriyle de salını salını verirler. Haa bir de geceleri hanımlarının odalarında kendilerine defilele yaparlar.

Claire       - Senin derdin ne?

Solange     - İyiyim yok bir derdim.

Claire       - Seni derdin ne? Haa? Hem biliyor musun ben senin defterini açacak olursam çok daha güzel hikayeler bulup çıkarabilirim.

Solange     - Sen mi?

Claire       - Evet ben beğenemedin mi? Ama istesem diyorum.

Solange     - İstesene ne olur. Al.

Claire       - Üstelik ben seni tehdit etmek istersem sütçü falan gibi bir bahane arayacak değilim.

Solange     - Birbirimizi tehdit mi edeceğiz şimdi. Ne oldu korktun mu?

Claire       - Hayır korkmadım. Korkmadım. Hem sen beni polise yolladığım o ihbar mektubundan daha ağır bir suçla suçlayamazsın. En güzel hikayeleri uydurdum ben. Ama bütün bunlardan sen faydalandın. Dün akşam beyazlar içinde hanımımızı oynarken ağzınız kulaklarınıza varıyordu. Çoktan hükümlülerin gemisine gizlice binmiş gidiyordunuz, Fransa’dan kaçıyordunuz, Guyana’ya gidiyordunuz ne güzel hayal kuruyorsun sen. Ben imzasız mektup gönderme yürekliliğini göstereyim sen gel keyfim gel.

Solange     - Yerine koy şunu.

Claire       -Yaa. Sen daha dün gece tavan arasında mektuplarla deniz tutmuş gibi yalpalıyordun.

Solange     - Çok konuşma işine bak.

Claire       - Neyse ki beyefendi şimdi demir sürgüler arkasında. Bence memnun olmalıyız hiç değilse bizimle alay edemiyor artık. İşte şimdi dilediğince beyefendinin göğsüne yatabilirsin artık.

Solange     - Çok konuşma işine bak.

Claire       - Benim polise olaylar göstermem, tarihler öne sürmem gerekiyordu, sırf bunun için hanımefendinin çekmecelerini karıştırıp o mektupları ortaya çıkardım. Ama sen ne yaptın? Beyefendinin mektuplarını alıkoymak istedin. İşte dün gece tavan arasında buldum

Solange     -Neymiş o bakayım?

Claire       -Hanım efendiye yazılmış bir kart

Solange     -Eşyalarımı mı karıştırıyorsun sen? Pis meraklı. (tokat atar). Ver.

Claire       -Ben meraklı değilim ihtiyatıyım. Ben her şeyi göze almıştım sen beni yapayalnız bıraktın.

Solange     - Ben aynayı kapının önüne koymuştum kapıyı gözlüyordun.

Claire       - Yalan hanımefendi geldiği vakit kaçabilmek için yemek odasının kapısında duruyordun.

Solange     -Uydurma koridoru gözlüyordum ben.

Claire       - Hanımefendinin beni yakalamasına ramak kalmıştı. Ama tabi sen Guyana’ya gitmelisin sen aşığının yanına gitmelisin.

Solange     -Beyefendiyi bir kerecik olsun aklından geçirmediğini söylesene bana bir kere olsun.

Claire       - Senden nefret ediyorum

Solange     - Biliyorum. Ama ben senden korkmuyorum çünkü senin ablanım.

Cliarei      - Ne yani benden daha güçlüsün öyle mi? Hem ben seni gördüm sen resmen hanımefendiyi öldürmeyi denedin.

Solange     - Ee evet denedim ne var bunda?

Claire       - Senden korktum da. Gerçekten kortum Solange. Fark etmedin mi? Öldürme töreni yaptığımız vakit boynumu senden kaçırıyorum. Hanımefendiyi öne sürüp beni hedef alıyorsun. Topun ağzında olan benim.

Solange     - Evet öldürmeyi denedim. Ama seni ondan korumak istiyordum. Canıma tak etmişti artık Claire. Bak ben senin sararıp solduğunu o kadının huysuzluğu altında kireç gibi bembeyaz kesildiğini gördükçe ben de üzülüyordum. Hakkın var bana çıkışabilirsin. Ama seni seviyorum. Ben kimseyi öldüremedim. Kimseyi, öyle yatağında yatıyordu öte yana dönüverdi. Soluğu çarşafları şişiriyordu. Evet onu boğmak istedim ama.

Claire       - Ahreti düşün, ahreti düşün. Ölümden sonrasını düşün.

Solange     - Ölümden sonra hiçbir şey yok Claire. Hiç bir şey yok. Sıraların üzerine diz çökmekten usandım artık. Pekiala ben de o baş rahibelerin giydiği kırmızı kadifeleri giyebilirim. Daha soylu bile olabilirim. Hanımefendiye baksana ne güzel acı çekiyor. Gözyaşları içinde şahane bir yıkıntı. Cinayetimin güzelliği bana kederimi unutturabilirdi. Git bak bakalım yemek olmuş mu? (Claire umursamaz) Claire git yemeğe bak.

Cliare       - Şimdi mi?

Solange     - Hayır bekle de hanımefendi gelsin. (telefon çalar) Git telefona bak.

Claire       - Buyrun…. Evet Claire efendim…. Nasıl? …. Evet beyefendi, evet not alıyorum. Evet efendim….. Hanımefendiyi Bilboquet’de bekliyorlar…..

Solange     - Kim? Ne olmuş? Ne olmuş? Ne olmuş?

Claire       - Beyefendiyi kefaletle salıvermişler…

Solange     -Yargıçların onu salıvermesi büyük pervasızlık……. Adaleti iyice maskaraya çevirdiler canım….. Bu iyice halkı küçümsemektir… Şimdi beyefendi salıverilince soruşturmaya kalkar suçluyu bulmak için evin altını üstüne getirirler. İşler sarpa sarıyor.

Claire       - Ben her şeyi göze almıştım! Elimden gelen bu.

Solange     - Aferin her şeyi göze almışsın. Mektuplarına ihbarlarına söz yok bir de el yazını tanısınlar işin iş….

Claire       - Madem becerikliyim diyorsun o zaman sen bitirseydin hanımın işini. Ama yok uyuyormuş, yok yatak sıcakmış. Şu halimize bak. Yine bu yaşamı sürmekten yeniden bu oyuna başlamaktan başka hiçbir çaremiz  yok.

Solange     - Oyun deyip geçme budala onun da tehlikesi var. Eminim yine bir sürü iz kalmıştır. Hanımefendi de bu izlerin ortalık yerinde salınır durur her şeyi biliyor  Claire her şeyi biliyor. Elbiselerini giydiğimizi, tavırlarını çaldığımızı, cilvelerimizle kocasını ayartmaya çalışğımızı. Her şeyi biliyor! Her şey bizi suçlayacak!

Claire       - Tamam sen yapamadın sen hanımefendiyi öldürmeyi beceremedin tamam ama ben yapacağım.

Solange     -Neyle uyku haplarıyla mı yapacaksın?

Calaire     - Evet uyku haplarıyla. Yapacağım. Ben öldürebilirim. Ben yapabilirim. Tamam sakin sakin konuşalım. Otur şuraya.

Solange     - İyi böyle.

Claire       - Otur şuraya! Otur.. Ben güçlüyüm ve sen de sürekli bana üstünlük taslıyorsun. Ben artık bıktım Solange bıktım. Maşa olmaktan, orospuluk yapmaktan, inançsız öksüz ve iğrenç bir rahibe hayatı sürmekten bıktım artık. Sunağın mumunu yakmak varken hava gazı fırınını tutuşturmaktan usandım artık. Herkes, herkes bana kokmuş biri gözüyle bakıyor, sen de öyle bakıyorsun, sen de öyle bakıyorsun….

Solange     - Sakin ol bizim sinirlerimiz bozulmuş. Benden iğrendiğini biliyorum….

Calaire     - Sen de öyle bakıyorsun … Bırak beni.. Bırak. Benim de hizmetçilerim olacak. Bütün bu odalar benim olacak. Soğanları soy, havuçları kazı, bulaşıkları yıka, camları sil bitti bitti artık. Eğer işler çatallaşır da beni Guyana’daki hapishaneye gönderirlerse, o zaman sen de gemiye binip benimle gelirsin. Ölümsüz bir çift olacağız. Hem eli kanlı hem de tanrısal bir çift. Kurtulacağız Solange, yemin ederim kurtulacağız. Yemin ediyorum kurtulacağız.

Solange     - Dinlen biraz

Claire       - Solange?

Solange     - Hımm?

Calaire     - Utanıyotum…

Solange     - Şşşt kapat gözlerini.

Claire       - Solange?

Solange     - Hımm?

Calaire     - Senin çok güzel saçların var. Hanımefendinin saçları…. Onlar takma

Solange     - Şşşt ondan söz etme artık.

Claire       - Ama takma…Solange? Hatırlıyor musun hani nehre giderdik ayaklarımızı uzatırdık güneşe doğru. Şarkı söylerdik hatırladın mı?

“Kocaman bir evde küçük bir kız yaşarmış

Solange     - “Kırmızı pabuçları baş ucunda yatarmış.

Küçük kız çok ağlamış karanlıktan korkarmış,

Melekler avucuna yıldızları bırakmış.

Küçük kız hemen gitmiş pabuçlarını giymiş,

Elindeki yıldızlar avuçlarını çizmiş.” (topuk sesleri duyulur)

Calaire     - Hayır hayır… Yüreksizliği bırakalım. Bana gardenali nasıl kullanacağımı söyle.

Solange     - Ihlamurun içine koy. On tane dokuz işgörmez fazlası da kusturur.

Claire       -Ihlamurun içine.

Solange     - Anladın mı?

Calaire     -  Tamam.

Solange     - Ihlamuru koyu yap.

Claire       - Tamam.

Solange     -Claire şeker koy bol şeker koy.

Calaire     - Tamam.

Solange     - Claire, anladın mı?

Claire       - Tamam, Anladım.

(Hanımefendi girer)

Hanımefendi     - Ah, sevgili Solange. Kocama hırsız gözüyle bakarlarken, bana, bütün bunlara değmeyen bu kadına gösterilen bunca özen niye? Açık konuşacağım. Sana ve kız kardeşine çok güvenirim. Artık hiç umudum kalmadı. Kocam hapsi boylayacak. Düşünebiliyor musun Solange? Hapis! Hem de en kötü koğuşlarda! Ne dersin bu işe? İşte hanımcığın sonunda en iğrenç, en budalaca işlere bulaştı. Kocam samanlar üstünde... Sizse bana cennet köşeleri sunuyorsunuz.

Solange              -  Hanımefendi üzülmesinler, şimdiki hapishaneler ihtilal zamanındakiler gibi değil.

Hanımefendi     - Biliyorum, zindanlarda ıslak samanlar yok artık. Ama ne fark eder? Kafamda, kocama yapılan ağır işkenceleri kurup duruyorum. Hapishaneler azılı canilerle dolu. Benim ince ruhlu kocam onlarla ne yapar? Çok yoruldum. Ama sızlanacak değilim. Bütün günümü mahkeme koridorlarında koşturarak geçirdim. Buz gibi adamlara, bal mumu kafalı, mermer suratlı insanlara rastladım. Bir ara kocamı da gördüm. Uzaktan. Elimle şöyle bir işaret ettim etmedim. Kendimi çok suçlu hissediyorum. İki jandarma arasında kaybolup gitti.

Solange              - Jandarmalar mı? Emin misiniz muhafızlar olmasın?

Hanımefendi     - Sen de benim bilmediğim şeyleri biliyorsun Solange. Jandarma ya da muhafız ne fark eder? Sonuçta kocamı alıp götürdüler ya işte. Şimdi de yargıcın karısının yanından geliyorum.

Claire                 - Hanımefendi üzülmesinler, beyefendinin suçsuzluğu yakında anlaşılır.

Hanımefendi     - Kocam suçsuz! Suçsuz olmasına suçsuz tabi! Suçlu olsaydı bile onunla suçunu paylaşırdım. İnsanların birbirine olan sevgisi böyle günlerde belli olur. Onunla taa Guyana'ya kadar giderdim. Bu sersemce olay sayesinde, birbirimize olan bağlılığımızı daha iyi anladım... Birbirimize yakınlaştırdı, beni müthiş bir mutluluğa eriştirdi! Evet, onunla Guyana'ya kadar giderdim. Giderdim!

Solange                        - Bırakmazlar ki.. Haydutların karılarına ya da kız kardeşlerine birlikte gitme izni vermiyorlar.

Hanımefendi     - Haydutlar mı? O ne biçim söz Solange? Ben kocam için her kapıyı çalacağım. Her şeyi göze alıp bütün kurnazlıklara başvuracağım.

Solange              - Hanımefendi her şeyi göze almışlar.

Hanımefendi     - Bugüne dek sen de kız kardeşin de hep sevgi ve özenle kuşatılmış, ıhlamurların ve dantelâların arasına sıkışş bir kadın gördünüz. Ama şımarıklıklarımı bırakalı çok oldu. Güçlüyüm artık. Belki de bu sayede evime giren o esrarengiz casusların kimler olduklarını bulabilirim.

Solange              -Hanimefendi karamsar olmasınlar. Ben daha ağır durumlarda bile mahkumların temize çıktığını gördüm.

Hanımefendi     -Daha ağır durumlar mı? Kocamın durumunun ne olduğunu nerden bilirsin ki?!

Solange              - Ben mi? Yoo, ben sizin söylediklerinize bakarak...

Hanımefendi     - Saçmalama! Yoksa ceza mahkemelerine mi gidip geliyorsun?

Solange              - Yoo… Ben gazetede okuduğum bir haberi...

Hanımefendi     - Kocamın durumu başkalarının durumuna benzemiyor anladın mı? Onu ipe sapa gelmez hırsızlıklarla suçluyorlar! Budalaca hırsızlıklarla! Tıpkı tutuklanmasına sebep olan o ihbar mektubu gibi budalaca!! Yorgun değilim. Bana tükenmiş bir kadın gözüyle bakmayı bırakın artık. Öğütlerinize de ihtiyacım yok! Acınması gereken ben değilim. İnceliğiniz sinirime dokunuyor. Yıllardır, bir tek gün olsun, gerçek sevgiye dönüşemeyen şu iyiliğiniz de! Ya su yemeğe ne demeli? Sanki bir şey kutluyoruz!

Solange              - Hanımefendi müsrif olduğumuzu düşünüyorlarsa...

Hanımefendi     - Hayır, öyle bir şey düşünmedim.

Solange              - Hanımefendi çarşı hesabına bakmak isterler mi?

Hanımefendi     - Gerçekten çok düşüncesizsin Solange! Senin bana hiç saygın yok mu? Acımla baş başa kalmam gerekirken, hesaplarla kitaplarla nasıl uğraşabilirim?

Solange              - Hanımefendinin üzüntülerini anlıyorum.

Hanımefendi     - Bunlar yas düşünceleri. Garipsememek lazım...Bütün bunları fazla sıkıcı buluyorsanız..

Solange              - Rica ederim hanımefendi.

Hanımefendi     - Hayır hayır. Benim acımı paylaşmak zorunda değilsiniz. İstediğiniz an buradan gidebilirsiniz.

Solange              - Biz hanımefendilerini yüzüstü bırakmayız. Yaptıkları bunca iyilikten sonra..

Hanımefendi     - Sizinle gider bir köye yerleşirdik. Bahçeye çiçek ekerdiniz. Ama hiç oyun da sevmiyorsunuz. Güldüğünüzü bile görmedim. Sizi şımartırdım. Sonra da  neyim var, neyim yok size bırakırdım. Gerçi neyiniz eksik ki? Eskilerimle bile kraliçeler gibi yaşarsınız. Yenilerini de kim giyecek? Ben kibar hayatı bırakıyorum artık. Balolar, gece toplantıları, tiyatrolar, hepsine elveda! Bütün elbiselerimi atıyorum!

Claire                 - Hanımefendi elbiselerini atmasınlar.

Hanımefendi     - Nedenmis o?

Claire                 - Daha güzellerini bile ısmarlamalılar.

Hanımefendi     - Terzilere nasıl gidebilirim? Az önce kız kardeşine de anlattım. Kocam hapiste, anladın mı? Gerçi hapishane ziyaretleri için yeni bir siyah tuvalete ihtiyacım olacak.

Claire                 -Hanımefendi daha şık olacaklar. Acıları güzelliklerine güzellik katacak.

Hanımefendi     -Belki de haklısın. Kocam için giyinmeyi sürdürmeliyim. Belki de kocası sürgünde olanlar için yeni bir yas modası çıkarmalıyım. Ölümünde tutacağımdan daha görkemlisini tutarım o zaman. Yeni ve şık tuvaletler diktiririm. Siz de eskilerini giyerek bana katılırsınız. Onları size verirsem belki de Tanrının kocama yardım eli uzatmasını sağlayabilirim. Kim bilir? Elbiselerimin hepsini size veriyorum. Alın, alın, hepsini alın!

Claire                 - Biz hiçbir zaman sizin yerinizi dolduramayız. Tuvaletlerinizi hazırlamak için nasıl titizlendiğimizi bir bilseniz! Elbise dolabınız bizim için Kutsal Meryem Ana kösesidir. Dolabınızı her açtığımızda..

Solange              - Ihlamur soğuyacak.

Claire                 - Doğum günlerimizde dolabınızı ardına kadar acıyoruz. Dolabınız bizim için kutsal bir yer..

Solange              - Çok konuşuyor, hanımefendiyi yoruyorsun.

Hanımefendi     - Aah, kırmızı elbisem. Benim güzel, zavallı elbisem. Bu model benim için çizilmişti. Bir esi daha yoktur. Al, Claire, bunu sana veriyorum. Al..

Claire                 - Hanımefendi bunu bana mi veriyorlar?

Hanımefendi     - Evet, veriyorum dedim ya...

Claire                 - Ben bunu giymeye kıyamam. O kadar güzel ki...

Hanımefendi     - Nedenmiş o? Kendine göre yaptırırsın. Bak, nasıl da yakıştı. Peki, ya sen, Solange? Sen ne istersin? Al, kürkümü de sana veriyorum. Giysene. Şanslı kullarsınız. En azından, size elbise hediye eden var. Ben yeni bir elbiseye sahip olmak istesem, satın almaktan başka çarem yok. Hayır, hayır, teşekküre gerek yok. İnsanin çevresinde neşeli kişiler görmesinden daha güzel ne olabilir ki? Ben iyilikten başka bir şey düşünmediğime göre, bana kötülük yapmak kimin aklından geçebilir ki? Solange...Sana ne soracaktım? Çekmecenin kilidini kimin kırdığını bilip, bilmediğini soracaktım. Ama nerden bileceksin ki? Siz de en az benim kadar şaşırdınız bu işe. Ama yakında her şey aydınlanacak. Kocam ne yapar yapar, bu esrarı çözer. Mektuptaki el yazısını inceleyip, o iftirayı kimin attığını bulmasını isteyeceğim... Güvenli bir hayatim var sanırdım. Sevginizin kötülükleri engellediğini, kocamın beni tehlikelerden koruduğunu düşünürdüm. Ama bunların hiç biri acılarımın önüne geçemedi. Ah, o mektuplar.. Mektuplar, kolumu kanadımı kırdı benim.. Telefon niye açık?

Claire                 - Beyefendi telefon ettiği zaman..

Hanımefendi     - Beyefendi mi? Kocam mı? Telefon mu etti?

Claire                 - Hanımefendiye sürpriz yapmak istiyorduk.

Solange              - Sürpriz! Beyefendiyi kefaletle salıvermişler.

Claire                 - Sürpriz! Sizi Bilboquet'de bekliyorlar.

Solange              - Sürpriz! Bunu bilseydiniz...

Claire                 - Bizi bağışlamazsınız artik.

Hanımefendi     - Kocam telefon etsin, serbest olduğunu bildirsin, siz bana haber vermeyin? Solange, koş, çabuk! Bir taksi! Kurkum! Delisiniz siz. Ya da ben deliriyorum. Ayakkabılarım! Ne zaman telefon etti?

(solange çıkar)

Claire                 - Hanımefendi gelmeden beş dakika once.. 

Hanımefendi     - Ne dedi peki telefonda?

Claire                 - Söyledim ya..Çok sakindi.

Hanımefendi     - Hep sakindir o. Olum hükmü bile giyse sakindir. Başka bir şey söylemedi mi?

Claire                 - Sadece yargıcın kendilerini salıverdiğini söylediler.

Hanımefendi     - Bu saate? Bu saatte insani adliyeden nasıl salarlar? Yargıçlar bu kadar geç saate kadar çalışırlar mi?

Claire                 - Bazen daha gece de kalırlar.

Hanımefendi     - Yaa, öyle mi? Sen nerden biliyorsun?

Claire                 - Gazetedeki haberleri okuyorum, efendim.

Hanımefendi     - Çok ilginç. Gerçekten çok hoşsun, Claire. Saat kaç oldu, Solange hala gelecek.

Claire       - Taksi bu saatte bulunmuyor. İstasyona kadar gitmiş olmalı.

Hanımefendi     - Öyle mi dersin? Ben zaman kavramını yitirdim. Kocam telefon etsin, serbest olduğunu bildirsin. Bu mutluluk benim aklımı başımda mı bırakır? Yaklaş bakayım.. Claire, sen allık mı sürdün?

Claire                 - Hanımefendi, ben..

Hanımefendi     - Hayır, saklamaya gerek yok. Gençsin tabi. Yaşamana bak. Söyle bakalım, kimin için sürdün bu allığı?

Claire                 - Biraz pudra sürdüm.

Hanımefendi     - Hayır, allık sürmüşsün. Gül kurusu. Benim artık kullanmadığım bir renk...Çarşı hesapları nerde? Getir bakayım.

Claire                 - Hesaplar Solange'da.

Hanımefendi     - Peki, yarın bakarım. Buraların tozunu almayı unutmayın. Kurkum! Kocam telefon etsin, serbest olduğunu söylesin.

Claire                 - Biraz ıhlamur?

Hanımefendi     - Çantam! Ihlamur da soğumuş.

Claire                 - İsterseniz ben hemen ısıtayım.

Hanımefendi     - Hayır, bu gece şampanya gecesi! Biz eve de dönmeyiz. Bizi beklemeyin.

Claire                 - Hanımefendi, bir yudum ıhlamur..

Hanımefendi     - Hayır, canım. Hanımcığın kaçıyor!

Claire                 - Hanımefendi güzeldir.. Hanımefendi altın kalplidir.. anımefendi melek gibidir… Ama biz de nankör değiliz… Hanımefendinin buyruğuna uyarak her gece tavan arasında kendisi için dua ederiz.. Hanım efendi iyidir.. yumuşak kalplidir.. Hem o bizi kraliçeler gibi giydirir… o bizi kraliçeler gibi giydirir.. Kullanmadığı bütün ıvır zıvırlarını bize bağışlar.. Hem o haftada bir banyo yapmamıza da izin verir hem de kendi banyosunda… Çünkü hanımefendi güzeldir hanımefendi yumuşak huyludur.. Ve o sürekli bizi kıskandırmak için o kocasından söz açar!

(Solange girer)

Solange     - İçmedi değil mi? Aferin iyi iş becermişsin.

Claire       - Sen de epey yardımcı oldun.

Solange     - Claire alay ediyorsun. Hanımefendi elimizden kaçmış gitmiş sen alay et. Ne yapacağız şimdi kocasına gidip her şeyi anlatır.

Claire       - Ne yapabilirim içmedi işte kabahat bende mi?

Solange     - Hayır kabahat bende. Ben, sen her şeyi düzenlemeye zaman bulasın diye merdivenlerden ağır ağır indim. Bir sürü taksiye rastladım ama hiçbirini durudrmadım. Meğer ben zamanı çekip uzattıkça sen boş yere oyalanmışsın.

Calaire     - Biz lanetli insanlarız, bütün nesneler, bütün eşyalar bize düşman. Telefondan sonra ihanet sırası dudaklarımıza geçti. Sen daha hanımefendinin neleri sezinlediğini bilmiyorsun. Yüzümden çıkaramadığım allığı gördü. Her şeyi sezmeye başladı. Uçuruma doğru yol aldığımızı gördüm Solange.

Solange     - Biz.. kaçalım…kaçalım.. Trene binelim, gemiye binelim

Claire       - Nereye kimin yanına gideriz?

Solange     - Nereye olursa olsun, neyle olursa olsun,

Calaire     - Nasıl gideriz hiç paramız yok.

Solange     - Bir şey götürelim buradan, buradan bir şey götürelim.

Claire       - Para mı çalalım? Hem polisle hemen yakamıza yapışır.

Solange     - Polisin canı cehenneme. Burada böyle korku içinde bekleşemeyiz. Yarın sabah ikisi birden eve dönerler. Mektuptaki el yazısını tanırlar.

Calaire     - Her şey bitti. Çok geç kaldık.

Solange     - Hanımları suçsuz olduğu vakit, hizmetçileri suçludur. Suçsuz olmak kolaydır hanımcığım. Sizi öldürmek işini ben üzerime almış olsaydım yemin ederim hesabınızı görmüştüm. Bana içmeyeceğinizi söylemek pervasızlığını gösterdiğiniz o ıhlamuru size zorla içirirdim.

Claire       - İşi sonuna kadar götürmek hiç de kolay değildi.

Solange     - Öyle mi sanıyorsun…. Öyle mi sanıyorsun.. Ben hanımıma yalvarayım, dualar edeyim de o içmesin

Calaire     - Ne yapıyorsun … ne yapıyorsun. Solange ya da Claire beni kızdırıyorsun. Solange mısınız Claire misiniz, her kimseniz beni kızdırıyor öfkelendiriyorsunuz.

Solange     - Yapamadım.. Ben kinimi hanımefendiye kusamadım.. yapamadım… Ben yapamadım

Claire       -  Bize gülebilirler, bize dinleyebilirler, bize omuz silkebilirler, bize kıskanç ya da deli gözüyle bakabilirler. Sizi en tüyler ürpertici cinayetlerle suçluyorum.

Solange     - Hanımefendi ya deli ya da sarhoş, çünkü ortada cinayet diye bir şey yok.

Calaire     - O zaman bir cinayet yaratmalıyız. Hizmetçilerden nefret ederim. Hizmetçiler insan değildir. Onlar bulaşık yıkarlar, odalarımızda, koridorlarımızda çöreklenen, ağızlarımızdan içeri giren pis kokulardır, vicdan azabıyla ve korkudan çarpılmış ağızlarınızla, modası geçmiş elbiselerinizle, eskilerimizi giymek için yaratılmış vücutlarınızla biçimsizliğimizin aynasısınız siz. Biçimsizliğimizin aynasısınız yüz karamızsınız, siz bizim tıkacımız sınız

Solange     - Kız kardeşimi kurtarmak… Kendimi de aynı zaman da öldürmek için bana yol gösterin. Kurtarmak için... Bana yol gösterin… Bana yol gösterin... Bana yardım edin... Bana Yol gösterin…. Kız kardeşimi kurtarmak… Kendimi de aynı zaman da öldürmek için bana yol gösterin. Bana yol gösterin.

Claire       - Solange! Solange!

Solange     - Hanımefendi öldü. Eldivenlerle boğulmuş yatıyor… Yo yo hanımefendilerinin yerinden kalkmalarına gerek yok. Kendileri artık beni bayan Solange Lemercier diye çağırabilirler. Ben bunları kendilerinin ve beyefendinin beni bayan Solange Lemercier diye çağırması için yaptım. Hanımefendi o elbiseyi çıkarsalar gülünç oluyorlar. (elbisenin bir kolunu çıkarır)İşte hizmetçimim yasını tutuyorum. Sanki ben de hizmetçimin akrabasıymışım gibi. Mezarlığın kapısında mahallenin uşakları bir bir önümden geçiyorlar, başsağğı diliyorlardı. Ben onun bizim aileden olduğunu sık sık söylerdim. (gülüş) Herhalde bu şakayı bütün dünyaya yaymış olacak.

                   Evet hanımcığım ben de size eşitim. Başımı eğmeden yürüyebilirim artık. Hayır bay komiser hayır benim ne yaptığımı öğrenemeyeceksiniz. Kız kardeşimle suç ortağı olup olmadığımı, cinayette parmağım bulunup bulunmadığını öğrenemeyeceksiniz. Elbiseler mi?Hanımefendide kalabilirler.

                   Bizim elbiselerimiz var. Bizim elbiselerimiz var. Geceleri gizlice giydiğimiz elbiselerimiz var bizim değil mi Solange?.

                   Beyefendiyi güldürüyor muyum? Benim deli olduğumu mu zannediyorlar? Hizmetçiler hanımlarına özgü davranışları taklit etmemek için sağduyulu olmalıdırlar. Gerçekten mi? Yapayalnızım anlıyor musunuz? Nihayet yalnızlığımı fark ediyorlar. Yapayalnızım. Anladınız mı? Nihayet. Anladınız mı? Korkunç. Anladınız mı? Yaralayıcı sözler söyleyebilirim. Ama yüreğimi temiz tutsunlar. Hanımefendinin giysileri, ayakkabıları, operadaki o baloda giydiği beyaz elbisesi kendisine giymemesini boyuna söylediğim o beyaz elbisesi, elmasları sevgilileri hanımefendinin korkularını dağıtır. Benimse yalnızca bir kız kardeşim var. Her şeyi yaptım ben, hizmetçilik yaptım, hizmetçilik için gerekli bütün davranışları gösterdim, hanımıma sırıttım. Yatakları yapmak için eğildim. Camları silmek için eğildim. Sebzeleri soymak, kapıları dinlemek gözümü kilitlere uydurmak için eğildim. Ama şimdi dimdik ayaktayım. Demek ben insanları boğabilirim. Kız kardeşini boğan bayan Solange Lemercier benim. Ama ben ben.. Hanımefendilerine acıyorum. Bembeyaz rengine, teninin atlas gibi parlak oluşuna, küçük bileklerine acıyorum. Kapkara bir orospuyum. Karşımda yargıçlar. Claire? Claire? Claire hanımefendiyi gerçekten severdi. Hayır Komiser onların önünde konuşmam. Bu iş yalnızca bizi ilgilendirir. Hiçbir şey öğrenemeyeceksiniz. Kimse öğrenemeyecek. Olsa olsa bu kez Solange’ın işi sonuna kadar götürdüğü öğrenirsiniz.

Şimdi Solange sokağa çıkacak o koskoca merdivenlerden aşağı inecek. Balkona çıkın da Solange’ın kara elbiseli tövbekârlar arasında nasıl yürüdüğünü görün. Vakit öğle. İki yanında iki polis. Elinde dört buçuk kilo ağırlığında bir meşale. Ardında da cellat. Cellat bana eşlik ediyor Claire. Solange’ı mahallenin bütün hizmetçileri, Claire’i son dinlenme yerine götüren uşaklar törenle, götürüyorlar. Çamlar çalıyor. Göz kamaştırıcı bir cenaze töreni. En önde frak giymiş otel görevlileri var çelenk taşıyorlar, onların arkasında hademeler var,  daha geride kapıcılar, onlarında arkasında erkek hizmetçiler var onlar da çelenk taşıyorlar, onların da arkasında bizim gibi giyinmiş kadın hizmetçiler var. En arkada da din adamları var. Cellat beni avutmaya çalışıyor. Beni alkışlıyorlar. Rengim atmış. Harika bir cenaze töreni. Göz kamaştırıcı. İşte şimdi bayan Solange Lemercier olduk.bay Lemercier’in karısı Bayan Lemercier. Ünlü. Katil. Claire hapı yuttuk.

Claire         - Claire, ıhlamurumu getir. “Sadece bir yudum içseniz.” Şölen gecesi fincanlarında ıhlamur.

 

 

 

 

 

 

 

 

HAKKINDA  
 

HİZMETÇİLER


CLAIRE : SELİN TÜRKMEN

SOLANGE : BERNA ADIGÜZEL 

HANIMEFENDİ : ÖZGE O'NEILL 
 
_________________________

Yazan: Jean GENET

Çeviren: Salah BİRSEL 

Ortak Reji Çalışması

Dramaturg: Sinem ÖZLEK

Dekor: Cihan AŞAR

Kostüm: Onur UĞURLU

Işık: Murat İŞÇİ

Müzik: UTKU AKINCI


Süpervizör: Engin ALKAN
_________________________


 İLK GÖSTERİM: 21 EKİM 2009  



 
İLETİŞİM  
 
 
Bugün 3 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol